Merhaba Dostlar! Yazıma Sivaslı halk ozanı Ali KIZILTUĞ’un gurbeti anlatan bir şiiriyle başlamak istiyorum...
Asri gurbet harap etmiş köyümü
Bülbül gidip baykuş konmuş gelele
Ben ağayım ben paşayım diyenler
Kapıları kitlemişler gelele
Bir ev burada bir ev karşıda kalmış
Soram hele bizim komşular nolmuş
Kırk senelik ağaç kurumuş kalmış
Bizim bahçe tanınmıyı gelele
Yanarımda ben bu derde yanarım
Bizim eli bulacana ararım
Güzellere sıra vermeyen pınarım
Daşlarına Baykuş konmuş gelele..
Dünyanın hiçbir yerindeki insanlar doğduğu toprakları kolay terk etmezler. Dünyadaki göç olayları incelendiğinde 2 ana nedenden dolayı insanların memleketlerinden göç edildiği görülür.
1-Açlık ve yoksulluk
2-Can güvenliği,
Tokattaki nüfus hareketleri ve göç olgusuna bakıldığında tam bir huzur şehri olan Tokat'tan can güvenliği nedeniyle göç edildiğinden söz edilemez. Her türlü tarıma ve hayvancılığa elverişli verimli ovaların güzel yaylaların olduğu Tokatta Göçteki temel nedenin toprağın verimsizliğinden ziyade emeğinin karşılığını tam olarak alamamaktan doğan “açlık ve yoksulluk" olduğu görülür. İç Anadolu’nun çok göç veren illeriyle Tokat karşılaştırıldığında dışarıya en az göç veren illerden biri Tokat tır. Bunun yanında özellikle Tokat merkeze ilçelerden ve köylerden bir göç akışının varlığından da söz edilebilir.
Metropol şehirlerin çekiciliği buradaki iş ve aş olanaklarının bolluğu özellikle kırsal kesim insanlarının göç olgusunda etkilidir. Babasının, atasının yoksulluktan çektiklerini gören genç kuşak, yoksulluk zincirini kırmak için her zaman her dönemde çıkış yolları aramıştır. Gençlerin metropol kentlerle tanışması ve geçimin büyük kentlerde daha kolay ve rahat olması Anadolu da ki göçü tetikleyen en büyük unsurdur. 80’li yıllarda şehirlerde hızla kurulan konut kooperatiflerine cüzi fiyatlarla üye olan memur ve işçi kesimi şehirde ev sahibi oldu. Şehirlerin nüfus yapısı değişti ilçelerde belli köyden gelenlerin kümeleştiği küçük köy modeli mahalleler oluşurken ilde aynı ilçeden gelenlerin yaşadığı kapalı toplum özelliği gösteren büyük semtler oluştu, köy gelenek ve görenekleri şehirlere taşındı.
Eski şehir kültüründe birbirini tanımayan insanların yerine aynı köyden aynı ilçeden gelmiş komşu ve akrabaların kümelendiği apartman kültürü yerleşti.. Sadece Tokat'ta değil bütün şehirlerde evlerinin önünü süpüren kapı önlerinde attıkları minderlere oturarak birbiriyle dertleşen, mahalle arsında pekmez salça kaynatan, acısını ve sevincini birbiriyle paylaşan aynı kültürün insanlarını bulabilirsiniz.
Tokat insanı çeşitli nedenlerle başka şehirlere göç etse de Tokat tan hiçbir zaman kopamadı. Kışın nüfusu azalan köylere yazın gurbetçilerin dönmesiyle nüfusun beş on misli arttığı çarşının pazarın özellikle yaylaların insanlarla dolup taştığı görülür.
Göç bir zorunluluktur. Onu içinde yaşanılan hayat şartları doğurur. Burada özellikle geçmiş yıllarda kırsal kesimden uzak diyarlara ekmeğinin peşinden giden insanlarımızın durumuna işaret etmek istiyorum.
60'lı 70'li yıllarda kara sabanla gece gündüz durmadan tarla sürmek öküz arabalarıyla sap saman çekmek orakla tırpanla ot-ekin biçip fig yolmak, daha sonrada düğenle harman sürüp makinede savurmak akabinde öküz arabalarıyla günlerce odun çekmek gibi işleri üç aya sığdırmak zorunda kalan kırsal kesim insanının cebinde bu uğraşlarının karşılığında hiçbir zaman avuç dolusu para olmadı. İklimin sertliği ve toprakların verimsizliği nedeniyle ekilen ve dikilen topraklar karın doyurmaya yetmediği için insanlar yıllarca rızkını hep gurbet ellerde aradı.
Gücü kuvveti yerinde olan erkekler köydeki işlerin bitmesi kışın gelmesiyle dürülmüş yorganları nı omuzlarına alıp gurbet yollarına düştüler.
“Sekiz ay kışımız, dört ay yazımız
Açlıktan telef oldu bazımız
Kasım gelmeden buz tutuyor özümüz
Mayısta çözülür buzumuz bizim” diyor şair
Elbette bu uzun kış aylarının değerlendirmesi gerek… Köydeki işler bittiğine göre gurbete gidilecek çay şeker parası kazanılacak…
Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her yerindeki inşaatlarda değişik iş kollarında günübirlik amelelik yapmak insanımızın yıllarca yaşamsal bir zorunluluğu oldu.
Elleri kınalı genç gelinler soğuk kış gecelerinde eş hasreti, çocuklar baba hasreti çekerken babaları evin nafakasını çıkartabilmek için nasırlı elleriyle kaderlerine kürek salladılar.
“Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle
Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle” türküsü sanki bizim insanımız için söylenmiştir.
Şimdi ne eski karlar yağıyor nede eski zorluk ve kıtlık yılları var.
Aşınızın ve ekmeğinizin bol olması dileğiyle..
KOLAJ | Tokattan.net Yazar Email | metinkilic56@hotmail.com
Hiç yorum yok
Yorum Gönder