Tokat siyasetinin unutulmaz yüzlerinden Metin GÜRDERE'nin kişisel Facebook adresinde Tokat'a dair memleket hikayelerinden 20. Y.Y.'da TOKAT, II. Cild, Sosyal Hayat kitabından paylaştığı "Unutulan Büyük Acı" başlıklı Atila OCAK'ın anı yazısı;
"Dayım A. Kadir Karslı (1925-2005) anlatıyor:
Deprem olduğu zaman Erzincan evlerinin çoğu kerpiç duvarlı, toprak damlı evlerdi. Erzincan’ın sert geçen kışlarında evi sıcak tutsun, yaşı yağmuru altına geçirmesin diye damlar çok kalın toprakla örtülmüştü. Duvarlar yıkılınca insanların üzerine düşen toprak, yaralanmaları ve insan kayıplarını çok artırdı.
Depremde bizim evimiz de yıkılmış, hepimiz altında kalmıştık.
Bir ağaç ayağımın üzerine düşmüştü, hareket edemiyordum.
Annemle babamın enkaz altında konuştuklarını duyuyordum.
“Vah beni! Oğlanın sesi çıkmıyor, herhalde öldü” diyorlardı.
Ben onların sesini duyuyordum, nasılsa onlar benim sesimi duyamıyordu.
Annemin babama:
“Ölüm geldi kapıya dayandı. Muhacerette (Rusların işgali öncesi Erzincan’dan Anadolu içlerine göçünce) o kadar dolaştık, başımıza gelmedik kalmadı. Ama bil ki namusuna leke getirmedim. Hakkını helal et ”diyen sesi hala kulaklarımda.
Sağ kalan komşularımız yardımımıza koştu.
Akrabamız Şevki Dayı ses verin diyebağırdı, babam;
“Geldin mi cankurtaran Şevki, buradayız” diye, toprağın altından karşılık verdi.
Üzerlerindeki toprakları alırlarken babam:
“Daraldım önce beni çıkarın” demiş.
O’nu çıkarırken topraklar annemin üzerine göçmüş. Çıkardıklarında yeni ölmüş, alnı boncuk, boncuk ter, sıcak bir durumdaymış.
Beni sekiz saat sonra toprağın altından çıkardılar.
15-16 yaşlarında çocuktum. Trene bindirip Kayseri Hastanesi’ne sevk ettiler. Kimsenin kimseden haberi yoktu.
Herkes canı başı derdindeydi.
Kayseri’ye gönderildiğimi kimse bilmiyordu.
Hastahanede ayağımı tedavi etmeğe başladılar.
Benden başka depremde yaralanmış ve buraya getirilmiş pek çok insan vardı.
Bir gün lise öğrencileri geldi.
“Nerede, kiminiz var? Sizin ağzınızdan mektup yazalım” dediler.
Ben de, Tokat’taki eniştem Dökmeci Kadir Gürdere’nin adını verdim.
Benim ağzımdan sağ olduğumu, Kayseri’de tedavi gördüğümü yazdılar.
Ayağım iyileşince, nereye gitmek istediğimi sordular.
Ablamın ve eniştemin olduğu Tokat’a göndermelerini istedim.
Bana elbise verdiler, para verdiler, galiba on beş liraydı.
Bir polis beni Kayseri istasyonuna götürüp trene kompartımana yerleştirdi.
“Turhal istasyonuna kadar sakın inme. Turhal’a varınca polislere felâketzedeyim de, onlar seni Tokat’a gönderirler” dedi.
Turhal’a gelince trenden indim, bir adam:
“Haydi, Tohad’a, Tohad’a” diye bağırıyordu.
Gittim otobüse oturdum. Yolculardan ücretleri toplamağa başladılar.
“Ben felâketzedeyim” dedim.
Sargılı ayağım, koltuk değneklerimle felaketzede olduğum zaten belliydi.
Paraları toplayan adam şefkatle:
“Tamam, tamam, tamam” dedi, benden para almadı.
Tokat’a gelince Meydan Camii’nin arkasındaki garajlara indik. Herkes ilgilendi. Eniştem Dökmeci Kadir Usta’ya haber vermelerini istedim
Haber vermişler, eniştem koşarak geldi.
Beni paytona bindirip eve götürdü."
KOLAJ | Tokattan.net KAYNAK | Facebook.com/MetinGürdere
Hiç yorum yok
Yorum Gönder