Responsive Ad Slot

SÖYLEŞİLER

Söyleşi

Metin GÜRDERE | Tokat'ta Bayramlar

Herkesin dilinde bir söz vardır; "Nerde o eski bayramlar?" Eski bayramlar gerçekten de çok güzel olurdu. Çünkü o günlerdeki hayat bu günlere göre çok sade, çok durgun, tekdüzeydi. Günler birbirinin aynı olarak geçiyordu. Cep telefonları, elektronik haberleşme, özel araç sahipliğinin yaygınlaşması, uçak ve otobüslerde şehirler arası yolculuğun kolaylaşmış olması gibi sebeplerle bugün hayat o günlere göre en az yüz kat daha hızlı yaşanıyor.
Herkesin dilinde bir söz vardır; "Nerde o eski bayramlar?" Eski bayramlar gerçekten de çok güzel olurdu. Çünkü o günlerdeki hayat bu günlere göre çok sade, çok durgun, tekdüzeydi. Günler birbirinin aynı olarak geçiyordu. Cep telefonları, elektronik haberleşme, özel araç sahipliğinin yaygınlaşması, uçak ve otobüslerde şehirler arası yolculuğun kolaylaşmış olması gibi sebeplerle bugün hayat o günlere göre en az yüz kat daha hızlı yaşanıyor.

İnsanların her anı dolu. Bir an durup da şöyle bir hayatı, bırakın başka anne ve babasını bile düşünecek vakti yok. Dikkati hep başka şeylere dönük.

Hayat bu hızlı akışı ile insanları esir almış, bir koşuşmacadır geçip gidiyor. Bayramlarda bu tempo içinde öyle arada bir gelip geçen günler haline geldi.

Değişen bayramlar değil insanlar ve hayat. Şartların böyle olmadığı, insanların hayatı sindire sindire yaşadığı eski sakin günlerdekini bayram demek farklı şeyleri yapmak, farklı şeyler yaşamak demekti.

Aslında bayram dediğimiz nedir ki?

Her gün yaşadığımız günlerden farklı günleri yaşamak.

Bayramları güzel yapan belki de bayram günleri kadar bayram hazırlıklarıydı. Bayram yaklaşınca herkesi bir heyecan sarardı. Günler önceden temizliği başlardı. O zamanlar evlerin temizliği bu günlerden zordu. Odaların döşemesi ev içindeki merdivenler, duvar boyunca yapılmış büyük dolaplar
hep ahşaptı. Bunlar tel fırçalarla silinerek temizlenirdi.

Ev halkına elbise, ayakkabı gibi şeyler "bayramlık" adıyla bayramlarda alınırdı. İnsanlara yeni bir elbise, yeni bir ayakkabı alınması bu günkü gibi sıradan işlerden değildi. Ailenin durumuna göre bunların bir-iki yılda özellikle çocuklar için mutluluk kaynağı olabiliyordu.

Arife günü mezarlık ziyaret günüydü. Bu adet bugün de devam ediyor. Bayram sabahı bayram namazı için camiye gitmek ayrı bir heyecan ve telaş konusuydu. Genelde insanlar kendi mahallesindeki camiye gider, bayram namazı da sonrası komşularıyla bayramlaşırdı.

İnsanların bir bayram namazında Yahya Kemal'in bir bayram sabahı Süleymaniye Camii'nde hissettiği ve ustalıkla dile getirdiği gibi yüce duygular kadar olmasa da kendince benzer güzel ve yüce duygular yaşadığını düşünüyorum.

Sonra eve dönüş, bayram yemeği, çocukların, gençlerin el öpme ziyaretleri...

Çocukluğumda rahmetli eniştem Mustafa KARAGÖZOĞLU ile bir bayram günü Kışla Semtindeki yakınlarına yaptığımız bayram ziyaretlerini hatırlıyorum. Ziyaret ettiklerimiz o günün şartlarında bile dar gelirli ailelerdi. Evleri küçük, misafir odalarındaki eşyaları çok sade idi. Pencerelerde elde
örülmüş perdeler, mahat yastıklarının üzerinde yine kanaviçe işlenmiş bir örtü. Bir kaç ahşap sandalye, yerde eskiden bezlerin şerit şeklinde yırtılıp tezgahta ipek dokunmasıyla yapılmış olan "çaput kilim" denen kilimler.

Bu sadelik icinde her yer pırıl, pırıl tertemizdi. Tıpkı insanların yüzleri gibi. Gülümsüyorlardı. Bu yoksulluk içinde mutluydular. Bu hayat şartlarını kabullenmişlerdi. Çünkü çevrelerindeki herkes bu şartlarda yaşıyordu. Doğup büyüdükleri ev de böyle bir evdi.

Herkes yoksulluk ve sıkıntı içinde idi. Mutluydular çünkü sahip olduklarından başka ulaşamayacakları istekleri ve beklentileri dolaysıyla da bunlara sahip olamama gibi mutsuzlukları yoktu.  Bu sebepten yoksulluk içinde bile mutlu insanlardı.

Bayramdan önce evinden ölü çıkmış olan aileler için ölümden sonra gelen ilk "ilk bayram" Tokat ve çevresinde çok özeldir. Bütün aile uzaktan yakından bir araya gelir. Onlar bayram ziyaret yapmazlar. Bayram günü acılarıyla bas başa kalmasınlar diye uzaktan yakından akrabaları eşleri dostları herkes onları ziyaret eder. Yaşlılar bile kendilerinden genç olanları ziyarete gider. Önceden bayram ziyareti yapmayanlar bile özel olarak "ilk bayram ziyareti" yaparlar. Günümüzde bu adet de Tokat'ta devam ediyor.

Bazı aileler için ilk bayram acısı hiç bitmez.

Babam çok genç yaşta 44 yaşında ölmüş, annem 37 yaşında dul, ablalarım ve ben öksüz kalmıştık. Ben 8 yaşındaydım. Yoksul değildik, babamdan kalanlarla "muhannete muhtaç olmadan" hayatımızı sürdürebiliyorduk. Ama bize sahip çıkacak, kol kanat gerecek kimsemiz yoktu. Yapayalnız bir kadın ailesi ve çocukları için hayat mücadelesi veriyordu.

Ve annem bayram sabahları gizli gizli ağlardı.

O gizlemeye çalışırdı ama biz bilirdik ağladığını...

 Metin GÜRDERE Devlet Eski Bakanı
    Tokattan.net       Tokattannet@gmail.com

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

Okumadan Geçme
© Tüm hakları saklıdır
2016-2022 Tokattan.net