Responsive Ad Slot

Çakır Usta etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çakır Usta etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Abum Abum Türküsünün Bilinmeyen Öyküsü

Hiç yorum yok
Tokattan.net | Abum Abum Türküsünün Bilinmeyen Öyküsü
T
ürküler içinde bulunduğu coğrafyayı, kültürel değerlerini, inançlarını ve değer yargılarını en iyi yansıtan söz, ritim ve musiki ile ruhlara işleyen eşsiz nağmelerdir. Aslında her türkü özünde, yaşanmış bir hikaye barındırır. Resmi kayıtlarda Ordu Aybastı türküsü, melodisi çok kıvrak bir oyun havası, aslı trajik bir sevda ağıdı olan "Abum Abum" türküsünün düğünlerden TRT Repertuvarına uzanan hikayesini araştırdık.

Yıl 1964, naylon çorabın yeni çıktığı, yer yataklarının yerini ağır ağır yaylı yataklara bıraktığı yıllardır. Evlenecek kızlar için "lüks'" olan naylon çorap giymek, karyolada yatmak; hevesi, öğretmenle evlenince giderilmektedir. Çünkü o yıllarda öğretmenlik mesleği şimdikinden çok daha popülerdir. Herkesin hayalini süsler öğretmenlik veya bir öğretmen ile evlenmek. 

Şimdilerde Başçiftlik ilçesine bağlı bir kasaba, Eskiden Reşadiye'ye bağlı köy olan Hatipli'de orta boylu, kumral saçlı ve siyah gözlü olarak tasvir edilen güzel bir kız yaşamaktadır.  Bu kız da daha küçük yaşlarda öğretmene varma (evlenme) hevesiyle yetiştirilmiştir. Annesi, kızını; "A benim öğretmene layık kızım, seni öğretmene vereceğim..." gibi sözlerle yönlendirmektedir. Ancak, kız büyüyüp gelinlik çağına gelince köyün zenginlerinden birinin çobanlık yapan oğluyla nişanlanır. Malum o zamanlar çok koyunu olmak zenginlik göstergesidir. 

Aynı zamanda köyde öğretmen okulunu bitiren bir genç de bulunmaktadır. Kız, bu gence sevdalıdır. Bu sevda yüzünden nişanlısından ayrılır. Fakat, bu kez de öğretmenin babası, oğlunu köy kızıyla evlendirmek istemez; çünkü, oğlunu şehir kızıyla evlendireceğine yemin etmiştir.

İlk kısmeti çoban olan genç kız, ailesi tarafından aynı köyden on bin lira başlıkla bir çobanla evlendirilmek istenir. Kızın, öğretmene olan sevdasının yanında, öğretmen hanımı olmak, karyolada yatmak, naylon çorap giymek hayalleri de yok olmuştur. Düğün hazırlıkları başlar. Düğün günü gelir çatar. Kız başı yıkanır. Adet gereğince başı yıkanan kız, köyün çevresinde gezdirilir. Bu gezi sırasında gelinin mani söylemesi gerekir. Kız, öğretmene sevdalı olduğu için mani yerine sevdasını şu ağıtla dile getirmeye başlar;

Öğretmene varamadım
Naylon çorap giyemedim
Karyolada yatamadım
Abum abum gız abum... 


Kız, hem ağlar hem de söyler... Bu hüzünlü ağlayışından çok etkilenen Reşadiye'nin Büşürüm Beldesi'nden Zurna sanatçısı Çakır Usta namıyla bilenen Kamil KAYA, oğlu Ali KAYA ile birlikte oradaki ağlama ağıtlarını derleyerek  "Abum Abum"  türküsünü yakar. 

Tokat'ta bazı yerleşim yerlerinde "abu" sözcüğü her ne kadar abla için kullanılsa da Hatipli ve çevresinde bu sözcük anne içinde kullanılır.

Düğünlerden TRT Repertuvarına
Türkü, zamanla Çakır Usta aracılığıyla Tokat ve ortak kültür yapısına sahip Ordu civarında söylenmeye başlanır. Türkü ve hikayesiyle ile ilgili görüştüğümüz Facebook'ta “Çakır Usta ve Oğulları Sayfası” adlı grubu kuran Çakır Usta’nın torunu Kemal KAYA şu açıklamalarda bulundu; 
Bu türküde aslında Ali (KAYA) amcamın emeği daha çoktur. Dedemle beraber derlemişler. Bizimkiler, o köyde (Hatipli) pek çalmazlardı bu türküyü. Saygıdan olsa gerek...
Düğünlerde söylenen türkü, Aybastı ilçesinden fındık toplamaya Ordu merkeze gelen Ramadan ÇETİN adlı tarım işçisi vasıtasıyla Ordulu TRT Sanatçısı Tuğrul ŞAN'a kadar ulaşır. Tuğrul ŞAN, "Abum Abum" türküsünü "Sevdiğime Varamadım" adıyla Ordu Aybastı yöresine, kaynak kişisi Ramadan ÇETİN olarak kaydettirir. TRT Türk Halk Müziği Repertuvarına 1188 numarası ile kaydedilen türkü düğünlerden ulusala taşınır, yerel ve ulusal sanatçılar tarafından plaklara okunmaya başlanır.

Türkü ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz TRT Sanatçısı Tuğrul ŞANTokattan.net sitemize şu açıklamalarda bulundu;
İllerin coğrafi sınırları bellidir, fakat anonim türkülerin sınırını çizmek mümkün değildir. Dolayısıyla komşu ilde de söylenebilir. 1975 yılında Aybastı’dan fındık toplamaya Ordu merkezdeki bahçemize gelen Ramadan ÇETİN adlı tarım işçisi bu türkünün melodisini mırıldanıyordu. Türküyü söylemesini istedim.  Sonra notaya alıp TRT repertuvarına almak için kurula başvurdum, kabul edildi. Aslında orijinali "Öğretmene varamadım" idi türkünün, ama rahmetli hocam Nida Tüfekçi "öğretmenleri hedef almayalım onun yerine 'Sevdiğime Varamadım' olsun" demişti. Hatta "Gözün kör olsun abum" yerine de "Muradın olsun abum" olarak değiştirelim demişti bana. Benim olmaz diyebilmem mümkün müydü? Asla.
Tuğrul ŞAN'ın türküyü Ordu Aybastı olarak TRT Repertuvarına kaydettirmesine o dönem Tokat'tan en sert tepki, Türkü derleyicisi ve Folklor Araştırmacısı Muzaffer SARISÖZEN’in yeğeni Kemal Bilsel SARISÖZEN'den gelir. 1985 yılında Tokat'ta öğretmenlik yapan Kemal Bilsel SARISÖZEN yerel bir gazetede "Abum Abum" türküsünün Tokat'a ait olduğunu anlatan bir köşe yazısı kaleme alır ve Tuğrul ŞAN'ı sert bir şekilde eleştirir. Gazete küpürünü de Ankara Radyosu'nda ses sanatçısı olan Tuğrul ŞAN'a gönderir. Gazeteyi okuyan ŞAN'da bu yazıya bir yazıyla karşı bir cevap verir ve yazıyı Kemal Bilsel SARISÖZEN'e gönderir. Yazıyı okuyan SARISÖZEN, sanatçıya hak vererek aynı sütun ve puntolarla yazıyı gazetede yayınlar ve bir nüshasını sanatçı Tuğrul ŞAN'a postayla gönderir.

Abum Abum Türküsünün Sözleri
Geçmişten günümüze bir çok sanatçının farklı sözlerle yorumladığı türkünün ezgisi TRT'de yayınlanan Sakarya Fırat dizisinin müziği olarak olarak da kullanıldı. Zamanla sözleri değişse de
Çakır Usta aracılığıyla bizlere ulaşan ilk hali şöyledir;

Öğretmene varamadım 
Naylon çorap giyemedim 
Muradıma eremedim 

Abum abum gız abum 
Sebebim sensin abum 
Gözün kör olsun abum 

Yorgan yastık çul hasır 
Yatılmaz huşur huşur 
Karyolada yatak hazır 

Abum abum gız abum 
Sebebim sensin abum 
Gözün kör olsun abum 

Çobana verdin gördün mü?
Onbini yedin doydun mu?
Kana kana uyudun mu? 

Abum abum gız abum
Sebebim sensin abum
Gözün kör olsun abum

Beni çobana verdiniz
Onbin liramı yediniz
Günahıma da girdiniz

Abum abum gız abum 
Sebebim sensin abum 
Gözün kör olsun abum

Şu Niksar'a varsalar
Öğretmeni bulsalar
Şu halimi görseler

Abum abum gız abum 
Sebebim sensin abum 
Gözün kör olsun abum...


 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
 Twitter/hergezgin
  Facebook/ÇakırUstaveOğulları

Bir Ustanın Anısına "Çakır Usta"

Hiç yorum yok
Tokattan.net | Bir Ustanın Anısına Çakır Usta
B
ir kişinin hayatı, aslında bir şehrin, bir toplumun ve o toplumun kültürünün hikayesidir. 1993 yılında vefat ettiğinde geriye, "Müdür Beyin Yeşil Kürkü" ve "Abum Abum" türküleri başta olmak üzere hem türkü, hem öykü, hem de fıkra olarak çok sayıda eser bırakan büyük ustayı tanıtmak için Facebook'ta “ÇAKIR USTA VE OĞULLARI SAYFASI”  adıyla bir grup kuran Çakır Usta’nın torunu Kemal KAYA ile dedesi Çakır Usta ve yaşadığı döneme dair bir söyleşi yaptık...

Reşadiye yöresinin en önemli folklor potansiyelini oluşturan köylerin başında Büşürüm gelir. Reşadiye folklorunun büyük ismi Çakır Usta bu köydendir. Çakır Usta, hem sanatkâr kişiliği, meddahları andıran mukallitliği, hoş sohbeti, iyi birer usta olan çocuklarıyla unutulmayanlar arasındaki yerini almıştır.

1993 yılında öldüğünde geriye, hem türkü, hem öykü, hem de fıkra olarak çok sayıda eser bırakan büyük ustayı tanıtmak için Facebook'ta “ÇAKIR USTA VE OĞULLARI SAYFASI ” açan Çakır Usta’nın torunu Kemal KAYA ile dedesi Çakır Usta ve yaşadığı döneme dair yaptığımız söyleşi sizlerle...

Hasan AÇIKEL Kemal Bey, öncelikle sizi tanıyalım kısaca…
Kemal KAYA : Çakır Usta'nın torunuyum, Saffet KAYA'nın oğluyum. 1975 Tokat, Reşadiye’de doğdum. İlk ve ortaokulu Büşürüm’de, lise Reşadiye Endüstri Meslek Lisesinde okudum. Eskişehir A.Ö.F. Kamu Yönetimi lisans bölümü mezunuyum. Şimdilerde bir fabrikada teknisyen olarak çalışıyorum.

Hasan AÇIKEL Kemal Bey, sözü uzatmadan dedeniz Çakır Usta'yı sorsak size…
Kemal KAYA : Kısaca tanıtmamı isterseniz bence tek kelimeyle "Adamdı" O derim...1910 - 1993 arasında Tokat, Reşadiye, Büşürüm'de yaşamış. Çok küçük yaşlardan beri karadeniz yöresinde, özellikle; Tokat ilçeleri ve köyleri, BaşçiftlikBereketliBozcalı İskefsür köyleri, Ordu, Aybastı yöresinde mehterlik yapmıştır. Çaldığı ezgiler ve yakışıklılığıyla tüm yörenin aranılan zurnacısı olmuştur Çakır Usta. Sanatının yanı sıra edebi ve nükteliği bir kişiliği de sahiptir, Çakır Usta. Gerek güzel zurna çalması gerekse hoş sohbetiyle tüm yörede sevilen ve aranılan bir mehterdir. Dini bilgisiyle de imamlara taş çıkartırmış eyvallah:) O, gelmeyince gelin gitmek istemezmiş genç kızlar. Düğün tarihlerini çakır ustanın programına göre ayarlarlarmış.

Hasan AÇIKEL Kemal Bey, dedeniz Çakır Usta ismi nerden gelir asıl adı Kamil KAYA bildiğimiz kadarıyla…
Kemal KAYA : Gözleri renkli olduğu için Çakır demişler… Çocukluktan beri o isimle anılmış. Sonraları meslekte ustalaşınca Çakır Usta demişler. Malum hala bazı fiziksel özellikleriyle özdeşleşmiş insanlar vardır : Örneğin, rahmetlik Kıvırcık Ali gibi…

Hasan AÇIKEL Çocukluk derken Çakır Usta okur yazar bildiğimiz kadarıyla, okula gitmiş değil mi?
Kemal KAYA : Ortaokul yok, ilkokulu sorarsan onu da tam bilmiyorum ama okur-yazardı. Dedem okuma yazmayı birçok insanımız gibi askerde öğrenmiş. Daha sonra Büşürüm'de bir dönem muhtarlık yapmış.

Hasan AÇIKEL Kemal Bey, dedeniz Çakır Usta’nın mehteranlığı nerden gelir, yani mesleğe nasıl başlamış?
Kemal KAYA Sanat hayatı çok daha eskilere dayanıyor. Dedemin babasına Salih Usta derlermiş. O da mehtermiş. Yani küçük yaşlarda babasından öğrenip devam ettirmiş.

Hasan AÇIKEL : Kemal Bey, dedeniz Çakır Usta yaşadığı dönemde zor şartlarda yaptığı müziğiyle ön plana çıkmış değerli bir şahsiyet dersek….
Kemal KAYA : Ben, dedeme kısaca yaşadığı dönemin ve yörenin Tarkan'ı diyorum. Bunu da abartmıyorum. Hak ettiğini düşünüyorum. Gerçekten çok büyük emekler vermiş sanatı uğruna. Kimi zaman evinden günlerce ayrı kalmış, kimi zaman ailesini çoluğunu çocuğunu ihmal etmiş ama asla sanatından vazgeçmemiş. Sanatının yanında edebi kişiliği ve nükteli bir tarafının olması çok daha apayrı bir tat katmış ona.

Hasan AÇIKEL : Çoluk çocuk derken yöremize kazandırdığı meşhur bir türkü var; "Müdür Beyin Yeşil Kürkü", bir de onun anlatılagelen hikayesi var. Sizce yaşanılanlar Çakır ustanın gençliğinin özeti diyebilir miyiz?  
Kemal KAYA : Türkünün hikayesini grupta çok paylaştım. Şimdi ona girmeden madem konuyu açtınız güzel de bir noktadan ve iyi bir bakış açısıyla... Bundan 60-70 yıl evvel hatta 90’lara kadar insanlarımızın en büyük eğlencesi düğünler ve haliyle davul-zurna idi. Zurnasız düğün olmazdı bildiğiniz gibi ve Çakır Usta o denli nam salmaya başlamış ki gelin olacak kızlar düğünümüze Çakır Usta gelmezse gelin gitmeyiz derlermiş. Dedemin programına göre düğünlerini ayarlar olmuşlar… O derece yani. O zamanlar sanatçıya yani mehterlere çok daha apayrı bir değer verilirmiş. Günümüzde her ne kadar başka sanat dalları popüler olsa da davul-zurnanın yeri başkadır, takdir edersiniz ki.

Hasan AÇIKEL : "Müdür Beyin Yeşil Kürkü", bu meşhur türkünün hikâyesini bir de sizden dinlesek…
Kemal KAYA : İlçemizin Bereketli Kasabası 1940'lı yıllarda bir nahiyedir. Ramazan ayı gelir, Ramazan davulu çalacak bir mehter aranır. Nahiyenin Amasya'lı müdürü, Büşürüm Köyü'nden Çakır Usta'yı Ramazan davulu çalmak üzere Bereketli'ye getirir. O zamanlar ramazan davullu-zurnalı çalınırmış.
Çakır Usta, o yıllarda oldukça gençtir. Zurnasından çıkan uzun havalar ve oyun havaları birbirini izler. Bu havalar gençleri sevdalandırır, yaşlıları efkarlandırır. Çakır Usta bu havaları çaladursun, bir genç kızın Çakır Usta'ya sevdalandığı söylentileri yayılmaya başlar. Bundan Çakır Usta'nın da haberi olduğu kabul edilir. Köyde başlayan bu söylentileri dindirmek için Nahiye Müdürü Çakır Usta'yı çağırtır ve köyüne geri gitmesini söyler. Bu olay üzerine Çakır Usta, günümüze kadar söylenegelen aşağıdaki türküyü yakar.

Hasan AÇIKEL : "Müdürün Beyin Yeşil Kürkü" türküsünün orjinal hali varsa elinizde…
Kemal KAYA : Bu arada müdürün yeşil değil de uzun kürkü derdi dedem;
“Müdürün uzun kürkü
Yeni çıktı bu türkü
Ne kızıyon kör müdür
Söylenecek bu türkü
Çağrılacak bu türkü

Aşma kırandan aşma
Yar seni tanıyorum
Her kırandan aşanı
Ben seni sanıyorum

Müdür beyin bacası
Şima ile kaynama
Gel git Çakırım gel git
Çamurları boylama

Amasyalı evrileceksin
Evrilip çevrileceksin
Şişman karınlı müdür
Kökünden devrileceksin

Şu Çakırın zurnası
Zuhurlukta ötüyor... (Sahura zuhurluk derlermiş)
Şişman karınlı müdür
Yeni kanun tutuyor

Çakır zurnaya vurdu
İmamlar geri durdu
Çaldı müdür davulu
Fitire sana kaldı

Şu Çakır'ın zurnası
Şima ile kaynama
Gel git Çakırım gel git
Çamurları boylama

Yanma da güzelim yanıyom ben
Mendil salla geliyom ben
Bir güzelin uğruna
Verem oldum, ölüyom ben.”

Hasan AÇIKEL : "Müdür Beyin Yeşil Kürkü" türküsünün hikâyesinde anlatıldığı gibi dedeniz, dilinde “Yanma da güzelim yanıyom ben”, yüreğinde sevda ile Büşürüm’e dönüyor ve babaannenizle evleniyor…
Kemal KAYA : Dedemin evlilik ilişkileri biraz derin. 3 evlilik yapmış iki eşinden çocukları var. Son eşinin hiç çocuğu olmamış. Eşleri öldükten sonra evlenmiş. İlk eşi Büşürüm’den Ali (KAYA) amcamın, 2. eşi Kuyucaklı babam Saffet (KAYA)Duran ve Meliha (KAYA)’nın annesidir.

Hasan AÇIKEL : O zaman türkülerden devam edelim, bir de “Abum abum” türküsü var, onu nasıl anlatırdı büyük usta...
Kemal KAYA O türküde Ali (KAYA) amcamın emeği daha çoktur. Beraber yazmışlar.
“Yıl 1964. Tokat,Niksar ilçemizin Hatipli Köyünde orta boylu, kumral saçlı, siyah gözlü, güzel bir kız yaşamaktadır. Bu kız, daha küçük yaşlarda öğretmene varma özlemiyle yetiştirilmiştir.
Malum, öğretmenlik o zamanlar çok revaçta bir meslektir. Annesi, çocuğunu; ''A benim öğretmene layık kızım, seni öğretmene vereceğim...'' gibi sözlerle severek büyütmektedir.
Ancak, kız büyüyüp gelinlik çağına gelince köyün zenginlerinden birinin çobanlık yapan oğluna nişanlanır.

(Malum o zamanlar çok koyunu olmak zenginlik göstergesi) Aynı zamanda köyde öğretmen okulunu bitiren bir genç de bulunmaktadır. Kız, bu gence sevdalıdır. Bu sevda yüzünden nişanlısından ayrılır.
Fakat, bu kez de öğretmenin babası, oğlunu köy kızıyla evlendirmek istemez; çünkü, oğlunu şehir kızıyla evlendireceğine yemin etmiştir. İlk kısmeti çoban olan genç kız, ailesi tarafından aynı köyden bir başka çobanla evlendirilmek istenir. Düğün hazırlıkları başlar.Düğün günü gelir çatar. Kız başı yıkanır. Adet gereğince başı yıkanan kız, köyün çevresinde gezdirilir. Bu gezi sırasında gelinin mani söylemesi gerekir.

Kız, öğretmene sevdalı olduğu için mani yerine sevdasını şu türküyle dile getirir;
Hem söyler, hem de ağlar...
“Öğretmene varamadım
Naylon çorap giyemedim
Karyolada yatamadım
Abum abum gız abum... “ 

Bu hüzünlü ağlayıştan çok etkilenen ve aynı düğünün mehteri zurnacı Çakır Usta, aşağıdaki türküyü yakar. Türkü, Çakır Usta aracılığıyla çevre köylerde ve Tokat civarında söylenmeye başlar.”
Ali amcamdan da dinledim bu hikayeyi. O köyde (Hatipli) pek çalmazlar bu türküyü mehterler. Saygıdan olsa gerek…

Hasan AÇIKEL : "Müdür Beyin Yeşil Kürkü ve Abum abum” türkülerini birçok sanatçı söyledi. En son Zara potpori halinde söyledi bu türküleri. Dedenize veya ailenize türkülerden telif hakkı için bir ödeme yapıldı mı? 
Kemal KAYA Yok. Ben çocukken bir defa Tokat'tan ya da Reşadiye Halk Eğitim Müdürlüğünden kısa bir görüşme yapmışlardı köyde dedemle. Ne kadar kayıt altında bilmiyorum. Hatta uzun süre Ordu türküsü diye yazıldı. Şimdilerde Tokat türküsü deniliyor.

Hasan AÇIKEL : "Müdür Beyin Yeşil Kürkü ve Abum abum” türkülerinin telif hakkı için yasal bir başvurunuz oldu mu? 
Kemal KAYA Hayır böyle bir başvurumuz hiç olmadı.Malum bizimkiler halk sanatçısı böyle şeylere pek önem vermezler demeyeyim de uğraşmazlar bile:)

Hasan AÇIKEL Telif hakkı için torunu olarak yasal bir başvuru yapsanız, en azından adı geçse…
Kemal KAYA Olabilir, aslında. Düşündüm ben bunu fakat babamların müracaatı daha yerinde olurdu. Tokat'ta Davut ŞAHİN var bilirsiniz belki. O birazcık üzerine düştü konunun, süreç devam ediyor kanımca. Belki zaman bulur da ne yapmam gerektiğini tam olarak çözersem ben de müracaat edebilirim.

Hasan AÇIKEL : Peki Çakır Usta müziği ne zaman bıraktı?
Kemal KAYA : Ölümüne 3 yıl kalana kadar çalardı.1993 te öldü. Son 10 yılını çok aktif olarak geçirmedi. Daha seçici oldu gideceği düğünlerde. Malum yaşlılık…

Hasan AÇIKEL Kemal Bey, dedeniz Çakır Ustadan sonra müziğe ailenizde devam edenler…
Kemal KAYA Şu anda hayatta olan evlatları onun bıraktığı yerden sanatını en az onun kadar güzel icra etmektedirler ve baba mesleği olan mehterliği sürdürmektedirler. Torunları ben (Kemal) ve Kamil de davul çalarak bir nebze de olsa katkıda bulunmaktayız. Ali KAYA (zurna), Duran KAYA (davul), Saffet KAYA (davul, zurna, saz, söz), Meliha AYDIN (ses) ve ayrıca diğer torunları da halk müziği alanında çok yeteneklidirler. Özellikle; Hatice ve Zeynep'in de sesleri güzeldir. Onur'u gerek bilgisi gerekse sazı ve sözüyle yazmaya zaten gerek yok. Haydar AYDINErdal AYDIN ve Serdar AYDIN da sazı ve sözüyle halk müziği dalında onun torunu olduğunu zaten ispatlamışlardır. Rahmetlik Rıza AYDIN eniştemiz de halk müziğimize büyük katkılar sağlamıştır.

Hasan AÇIKEL : Kemal Bey, müziğin dışında dedeniz Çakır Usta‘nın nüktedan kişiliğiyle anlatılan bir çok hikayesi var… Bunlardan sizin aklınıza gelen…
Kemal KAYA Başçiftlik yöresinde geçen bir anısı var onu paylaşayım sizinle. Dedem sanatını layıkıyla icra etmesinin yanında ibadetini de ihmal etmezdi. Cumaları özellikle kaçırmamaya gayret ederdi. Yine Başçiftlik'te bir düğün çalıyorlar, cuma günü namaz saati gelmiş. Dedem de haliyle namaza durmuş. Dua ve sureleri içinden değil de biraz daha yüksek sesle okumaya gayret göstermiş. Yanındaki cemaatten rahatsız olanlar olmuş elbette.
Uyarmışlar dedemi: "Çakır Amca biraz daha içinden okusan şu duaları ve sureleri" demişler.
Tabi dedem de laf çok: "Hee içimden okuyum da koskoca Çakır Usta hiç bişey bilmiyo sadece ağzını yalandan oynatıp oynatıp duruyo" dersiniz demiş.

Hasan AÇIKEL : Kemal Bey, dedeniz Çakır Usta‘nın Başçiftlik’te İsmail amca ile geçen ilginç bir diyaloğu var, Mehmet NAMLI 'nın size anlattığı diyalog, onu da anlatırsanız…
Kemal KAYA : Bir düğünün güzel olup olmadığını en iyi, o düğünü çalan mehterler bilir...
Başçiftlikli İsmail amca diye birisi Çakır Usta'ya soruyor: Kamil Emmi düğünün iyisi nasıl oluyor? diye.
Kamil KAYA'da (Çakır Usta)
-"Kim Bahşişi çok verir, yemeğinde iyisini yedirirse düğünün iyisi o'dur" diye cevaplamış.
Yani doğru demiş dedem, nice zengin düğünü gördük; cimri, ne fakir düğünleri gördük; bolluk bereketli.

Hasan AÇIKEL : Facebook'ta açtığınız "Çakır Usta ve Oğulları sayfası" var, neden böyle bir sayfaya ihtiyaç duydunuz?
Kemal KAYA Sizin de sanal dünyada gördüğünüz gibi binlerce sayfa var. Herkes istediği gibi gruplar ve sayfalar açıyor. Hem de abuk sabuk şeylere. Ben 2008 gibi facebook'a katıldım. O zamandan beri aktif olarak kullanıyorum. 2010 yılında bir gün arşivimdeki fotoğraf ve görüntülere bakıyordum. Birden düşündüm ve neden dedem, amcam ve babamlara ait bir sayfa yapmıyorum ki onların ne eksiği var diye geldi aklıma. Ayrıca geleceğe bir kayıt da bırakmak istedim onlarla ilgili. Grubun geçmiş bağlantılarına, fotoğraf ve videolarına bakarsanız geriye dönük buradaki harcadığım emeği görebilirsiniz. Ayrıca Başçiftlik’ten de görüntüler vardır arada:) Sağ olsun Onur Kaya'da çok destek verdi bana, yeğenim, yurtdışında olmasına rağmen...

Birçok arkadaşım yazı ve önerileriyle destek oldular. Onların sayesinde grubumuzun üye sayısı 2 binleri gördü. Çok da takip ediliyoruz. Birçok grup açılıp kapanmasına rağmen “ÇAKIR USTA VE OĞULLARI SAYFASI ” tüm yöremizin kültürel faaliyetlerini tanıtmaya ve değerlerimize sahip çıkmaya devam ediyor.

Destek veren herkese sonsuz teşekkürler...

Hasan AÇIKEL : Bize zaman ayırdığınız teşekkür ederiz, son sözleriniz...
Kemal KAYA  Sevda üzerine sözler söyledi;
“yanma da güzelim yanıyom ben
salla da mendil geliyom ben
bir güzelin uğruna da
verem oldum ölüyom ben”

Ölmeden bir gün önce köye geldi. En son şu sözleri söyledi;
"Gel ağlama sevdiğim, ben yine gelirim. Ahret hakkın helal eyle, belki de ölürüm..." dedi. Ve o gece...

Temennim bir gün onun adı belki bir festivalde yaşar belki bir kültür ve sanat evine adı verilir kim bilir? Zahmet verdim size. Çok sağ olun, ilk defa bu kadar detaya girdim anlatırken ve açıklamalarda bulundum. Umarım değmiştir.

** Tokattan.net olarak Reşadiye folklorunun büyük ismi Çakır Usta'yı bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyoruz.

 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net
 Harman Yayıncılık-Tokattan.net


Hasan AÇIKEL | Bir Ustanın Ardından

Hiç yorum yok
1990‘larda Başçiftlik kalabalık, mevsim yaz, hafta sonları düğünler var. Düğünlerin vazgeçilmezi davul zurna çalıyor, gençler oynuyor, yemekler yeniyor. İlkokul çağındayım, arkadaşlarımla davul zurna çalan ustaların dibinde hem düğünü izliyor, hem de onlara yardımcı oluyoruz. Ali usta, zurnasının sesi hala kulaklarımda, ne güzel vururdu gaydeyi... Çakır Usta'ya dair arda kalanları Hasan AÇIKEL'in kaleminden sizlerle...

* 90‘larda Başçiftlik kalabalık, mevsim yaz, hafta sonları düğünler var. Düğünlerin vazgeçilmezi davul zurna çalıyor, gençler oynuyor, yemekler yeniyor. İlkokul çağındayım, arkadaşlarımla davul zurna çalan ustaların dibinde hem düğünü izliyor, hem de onlara yardımcı oluyoruz. Bazen onalara su bazen ise yemek taşıyoruz. O dönemden aklımda kalan ustalardan biridir Ali (KAYA) usta, zurnasının sesi hala kulaklarımda, ne güzel vururdu gaydeyi. Gençleri oynatır, yaşlıları efkârlandırır, gelinleri ise ağlatırdı. Başçiftlik düğünlerinin vazgeçilmeziydi, nerdeyse her düğünde o çalardı…

Yıllar yılları kovaladı, zaman geçti, büyüdük, okul, iş, eş derken hayat bize bir yol çizdi, yolumuz gurbete düştü. Ama yöremizden kopamadık, memleketimize olan hasretimizi Başçiftlik.net ile başlayıp BasciftlikBlog.com sitesiyle gidermeye çalıştık, çalışıyoruz. Sitede yöremize ait güzel olan her şeyi paylaşmak istiyoruz. Paylaştığımız, paylaşacağımız haberler için kitap, dergi, gazete ve internette yöremize dair yazılan ve paylaşılanları takip ediyoruz. Yaptığımız araştırmalar esnasında, bugünlerde Zara’nın da söylediği “Müdür beyin yeşil kürkü” türküsü dikkatimi cezbetti.

“Yanma da güzelim yanıyom ben
Mendil salla geliyom ben
Bir güzelin uğruna
Verem oldum, ölüyom ben.”

1940’lı yıllarda Reşadiye'nin Bereketli Kasabasında geçen aşk hikâyesi için yakılan bu türkünün hikâyesini sitemizde  “Bir Ustanın Anısına "Çakır Usta"”  söyleşimizde torunu Kemal KAYA paylaştı. Türkünün kahramanı ve sahibi Zurnacı Çakır Usta aynı zamanda “Abum Abum” türküsünün ilk ağızdan duyan ve çevre yörelere yayılmasını sağlayan kişiydi. Lakin arşiv kayıtlarında “Müdür Beyin Yeşil Kürkü” ve “Abum Abum” türküsünün yöresi Tokat değil, Ordu Aybastı olarak yer alırken, Çakır Usta ile ilgili hiçbir bilgi yoktu.

“Müdür Beyin Yeşil Kürkü” ve  “Abum Abum” türküsünün mimarı Kamil KAYA nam-ı diğer Çakır Usta ; 1910-1993 Tokat, Reşadiye, Büşürüm’de yaşamış, çok küçük yaşlardan beri karadeniz yöresinde, özellikle; Tokat ilçeleri ve köyleri, Başçiftlik, Bereketli, Bozcalı, İskesür köyleri, Ordu, Aybastı yöresinde mehterlik yapmış. Çaldığı ezgiler ve yakışıklılığıyla tüm yörenin aranılan zurnacısı olurken sanatının yanı sıra edebi ve nüktedan bir kişiliği de sahip, gerek güzel zurna çalması gerekse hoş sohbetiyle tüm yörede sevilen ve aranılan bir mehter olmuştur.

Aslında yöremizde eskilerin yakından tanıdığı benim ise çocukluk yıllarımda oğullarından Ali (KAYA) Usta’yı tanıma fırsatına eriştiğim biriydi Çakır Usta. 1993 yılında öldüğünde geriye, "Müdür Beyin Yeşil kürkü" ve "Abum Abum" türküleri başta olmak üzere hem türkü, hem öykü, hem de fıkra olarak çok sayıda eser bırakan büyük ustayı tanıtmak için Facebook da ÇAKIR USTA VE OĞULLARI SAYFASI açan Çakır Usta’nın torunu Kemal KAYA beyle tanıştık. Çakır Usta gibi eskilerin tanıdığı ama yenilerin tanıma fırsatına erişemediği bu büyük ustayı bize anlatmasını istediğimizde; “Başçiftlik'in yeri bizlerde her zaman apayrıdır, size her konuda yardımcı olurum." dedi.

21 Ağustos 2013 akşamı sözleştik, 21.00 da başladığımız söyleşi, 23.50 de bitti. Biz sorduk o anlattı. Çakır Usta’nın okul durumuyla ilgili sorumuza gelince; “bi durun Ali (KAYA) amcamı arayım.” dedi, ona sorduktan sonra cevapladı. Benim en çok merak ettiğim telif hakları konusunu Kemal (KAYA) beye sordum. “Bizimkiler halk ozanı istemediler, üzerine düşmedik.” dedi ama sırf "Müdür Beyin Yeşil kürkü" ve "Abum Abum" türkülerinde Çakır Usta'nın adı geçsin diye torunu olarak yasal başvuru yapabileceğini söyledi. Zor bir durum ama yöremizin yetkilileri bu konuda aileye yardımcı olmalı bence. Kazanan Tokat olacaktır, çünkü.

Çakır Usta bu; anlat anlat bitmiyor, söyleşi bittiğinde anlatılmayan çok şey kalsa da ortaya çıkan metni karşılıklı kontrol ettik, düzeltmeleri yaptıktan sonra gece 2 gibi sitede yayınladım. Bir gün sonra Kemal (KAYA) bey söyleşiye yeni ilaveler yapabilir miyiz? Deyince, istemeyerek de olsa hayır dedim. İçimizde bir uhde kaldı, söyleşinin 2. ‘si olacak gibi.

Bir de resim olayı var ki, Kemal (KAYA) beyi ve bizi hüzünlendiren de bu oldu. Dedesi Çakır Usta, babası Saffet (KAYA) Usta, amcaları Duran (KAYA) Usta ve Ali (KAYA) Usta’nın bir arada hiç fotoğrafı yokmuş. Söyleşi için hazırladığımız fotoğraf için hem teşekkür etti hem de “ÇAKIR USTA VE OĞULLARI SAYFASI” için kapak resmi olarak kullandı.

1993 yılında hayata veda eden arkasında "Müdür Beyin Yeşil kürkü" ve "Abum Abum" türküleri ile hayata dair güzel anılar bırakan bir büyük ustayı yâd ettik, bazen güldük bazen hüzünlendik ama o’nu ve o’nun gibi yöremize değer katanları özledik.

Ve son sözü Çakır Usta'nın torunu Kemal KAYA'ya bırakıyoruz;

Sevda üzerine sözler söyledi;

“Yanma da güzelim yanıyom ben
Mendil salla geliyom ben
Bir güzelin uğruna
Verem oldum, ölüyom ben.”

Ölmeden bir gün önce köye geldi. En son şu sözleri söyledi;

“Gel ağlama sevdiğim,
Ben yine gelirim.
Ahret hakkın helal eyle,
Belki de ölürüm...”'  dedi.

Ve o gece...


* 22 Ağustos 2013 tarihinde Hasan AÇIKEL'in Basciftlik.net sitesinde yayınlanan yazısının güncellenmiş hali 




 Hasan AÇIKEL  Tokattan.net Genel Yayın Yönetmeni
 KOLAJ | Tokattan.net  Yazar Email | Tokattannet@gmail.com
Okumadan Geçme
© Tüm hakları saklıdır
2016-2022 Tokattan.net