Türkiye toprakları bulunduğu konum itibariyle dünyanın büyük deprem bölgelerine sahiptir. Ülkemizin toprakları yaklaşık %92’si deprem riski altındadır ve nüfusumuzun %95’i de bu deprem alanlarında yaşamaktadır. Geçmiş yıllardan itibaren bu coğrafyada çok sayıda hasarı büyük can ve mal kayıplarına sebep olan depremler yaşanmıştır.
1509 yılında dönemin padişahı II. Bayezid’in iktidarında kıyamet etkisi oluşturan Tokat-Amasya merkezli büyük deprem, 5000 kişinin hayatını kaybetmesine (bazı kaynaklarda 15000), 109 caminin yıkılmasına, 1070 evin büyük hasar görmesine ve İstanbul’un 49 burcunun da yıkılmasına neden olmuştur.
1509’lu yıllarda İstanbul’da 35.000 yerleşim yerinde 160.000 kişi yaşıyordu. Önce Tokat ve Amasya’da başlayan deprem İstanbul’a ardında Edirne’ye de büyük hasarlar vermiştir. II. Bayezid’in iktidarında olan deprem Osmanlı’yı büyük sıkıntıya sokmuştur. Küçük kıyamet olarak adlandırılan deprem, Kuzey Anadolu Fay Hattı olarak bilinen hat üzerinde başlayarak batıya doğru ilerleyerek Osmanlı’nın başkentine ve Edirne’ye kadar ulaşmıştır.
Deprem, Ağustos ayında ilk önce Tokat-Amasya bölgesinde başlamıştı. Daha sonra batıya doğru ilerleyen deprem 10 Eylül 1509’da 7.4 olarak tahmin edilmektedir. Kırk beş gün süren büyük çaplı maddi ve manevi yıkımlara neden olan bu deprem sonrasında II. Bayezid, Edirne’ye taşınarak can güvenliğini korumak istemiştir. Padişah için ahşaptan bir ev yapıldı ve depremin hasarlarını buradan takip etmeye başladı. Lakin deprem o kadar şiddetliydi ki Edirne’ye kadar ulaştı Tunca Nehri üç gün taşarak birçok insanın hayatını aldı.
Deprem o kadar yıkıcıydı ki, yaklaşık 5.000 kişi hayatını kaybetti ve aralarında devlet erkanından da ölenler vardı. Bazı kaynaklarda Ayasofya Camii’nin fetihten sonra yapılan minaresinin yıkıldığı, Topkapı Sarayı’nda bulunan Has odasının çöktüğü ve padişah birkaç saat önce odadan ayrıldığı için ölümden döndüğü yazmaktadır. Küçük Kıyamet Anadolu coğrafyasında büyük yıkımlara neden olmuştu. Divan-ı Hümayun zararı karşılamak için 22 akçe ek vergi getirmiştir. Şehri tekrar ayağa kaldırmak isyen Osmanlı halkı tam anlamıyla seferber oldu. 1510 tarihine kadar imar çalışmasını bitirmek için; Anadolu’dan 37 bin, Rumeli’den 29 bin usta İstanbul’a getirildi. Padişahın görevlendirdiği Mimar Hayrettin, imar çalışmalarını yönetti. İmar çalışmaları bittikten sonra üç gün üç gece fakirlere yemekler dağıtıldı.
Büyük depremin ardından Osmanlı depreme karşı önlem almak için çalışmalara başladı.
Bizans mimarisinin hakim olduğu İstanbul’da yapılar taşlardan iki veya üç katlıydı. Depreme dayanıksız olan bu yapılara çözüm için, yeni yapılacak olan binaların ahşaptan yapılmasına karar verildi. Belgrad ormanlarından temin edilen kerestelerle yapılan evler İstanbul’un mimarisinde kullanılarak önce İstanbul’da daha sonra Anadolu’da özgün ahşap mimarilerin günümüze kadar gelmesini sağlayan yapılar inşaa edildi.
Şehrin surlarında Eğrikapı’dan Yedikule’ye, Silivri kapısı olmak üzere şehrin ana girişlerinde ağır hasarlar tespit edildi. Birçok ev sular altında kaldığı, şehrin birçok yerinde yarılmalar ortaya çıkarıldı. Bu tür depremlerin etkisini azalmak için padişahın talimatıyla şehirde 400 kuyu kazılmıştır. Bugün Fatih yakınlarında bulunan kuyular Osmanlı’nın deprem kuyularıdır.
1999 Marmara depreminde "İzmit- Solaklar Köyü" sakinleri tarafından büyük kuyular bulunmuştur. Bulunan bu kuyular başta II.Bayezid olmak üzere, Kanuni Sultan Süleyman döneminden kalmadır. Mimar Sinan’ın birçok eserinde kuyu ve mermer bloklar yaptırdığı da bilinmektedir.
1509 yılında dönemin padişahı II. Bayezid’in iktidarında kıyamet etkisi oluşturan Tokat-Amasya merkezli büyük deprem, 5000 kişinin hayatını kaybetmesine (bazı kaynaklarda 15000), 109 caminin yıkılmasına, 1070 evin büyük hasar görmesine ve İstanbul’un 49 burcunun da yıkılmasına neden olmuştur.
1509’lu yıllarda İstanbul’da 35.000 yerleşim yerinde 160.000 kişi yaşıyordu. Önce Tokat ve Amasya’da başlayan deprem İstanbul’a ardında Edirne’ye de büyük hasarlar vermiştir. II. Bayezid’in iktidarında olan deprem Osmanlı’yı büyük sıkıntıya sokmuştur. Küçük kıyamet olarak adlandırılan deprem, Kuzey Anadolu Fay Hattı olarak bilinen hat üzerinde başlayarak batıya doğru ilerleyerek Osmanlı’nın başkentine ve Edirne’ye kadar ulaşmıştır.
Deprem, Ağustos ayında ilk önce Tokat-Amasya bölgesinde başlamıştı. Daha sonra batıya doğru ilerleyen deprem 10 Eylül 1509’da 7.4 olarak tahmin edilmektedir. Kırk beş gün süren büyük çaplı maddi ve manevi yıkımlara neden olan bu deprem sonrasında II. Bayezid, Edirne’ye taşınarak can güvenliğini korumak istemiştir. Padişah için ahşaptan bir ev yapıldı ve depremin hasarlarını buradan takip etmeye başladı. Lakin deprem o kadar şiddetliydi ki Edirne’ye kadar ulaştı Tunca Nehri üç gün taşarak birçok insanın hayatını aldı.
Deprem o kadar yıkıcıydı ki, yaklaşık 5.000 kişi hayatını kaybetti ve aralarında devlet erkanından da ölenler vardı. Bazı kaynaklarda Ayasofya Camii’nin fetihten sonra yapılan minaresinin yıkıldığı, Topkapı Sarayı’nda bulunan Has odasının çöktüğü ve padişah birkaç saat önce odadan ayrıldığı için ölümden döndüğü yazmaktadır. Küçük Kıyamet Anadolu coğrafyasında büyük yıkımlara neden olmuştu. Divan-ı Hümayun zararı karşılamak için 22 akçe ek vergi getirmiştir. Şehri tekrar ayağa kaldırmak isyen Osmanlı halkı tam anlamıyla seferber oldu. 1510 tarihine kadar imar çalışmasını bitirmek için; Anadolu’dan 37 bin, Rumeli’den 29 bin usta İstanbul’a getirildi. Padişahın görevlendirdiği Mimar Hayrettin, imar çalışmalarını yönetti. İmar çalışmaları bittikten sonra üç gün üç gece fakirlere yemekler dağıtıldı.
Büyük depremin ardından Osmanlı depreme karşı önlem almak için çalışmalara başladı.
Bizans mimarisinin hakim olduğu İstanbul’da yapılar taşlardan iki veya üç katlıydı. Depreme dayanıksız olan bu yapılara çözüm için, yeni yapılacak olan binaların ahşaptan yapılmasına karar verildi. Belgrad ormanlarından temin edilen kerestelerle yapılan evler İstanbul’un mimarisinde kullanılarak önce İstanbul’da daha sonra Anadolu’da özgün ahşap mimarilerin günümüze kadar gelmesini sağlayan yapılar inşaa edildi.
Şehrin surlarında Eğrikapı’dan Yedikule’ye, Silivri kapısı olmak üzere şehrin ana girişlerinde ağır hasarlar tespit edildi. Birçok ev sular altında kaldığı, şehrin birçok yerinde yarılmalar ortaya çıkarıldı. Bu tür depremlerin etkisini azalmak için padişahın talimatıyla şehirde 400 kuyu kazılmıştır. Bugün Fatih yakınlarında bulunan kuyular Osmanlı’nın deprem kuyularıdır.
1999 Marmara depreminde "İzmit- Solaklar Köyü" sakinleri tarafından büyük kuyular bulunmuştur. Bulunan bu kuyular başta II.Bayezid olmak üzere, Kanuni Sultan Süleyman döneminden kalmadır. Mimar Sinan’ın birçok eserinde kuyu ve mermer bloklar yaptırdığı da bilinmektedir.
Tokattan.net ibrahimbeyazit60@gmail.com
İbrahim BEYAZIT'ın Diğer Yazıları